İnsanların, hayatlarının bir döneminde kilo problemi ile karşılaşmaları gitgide kaçınılmaz bir hale gelmeye başladı. Ancak bazı kişiler bu konuda diğer insanlara göre daha şanssızlar. Neden mi? Çünkü kişinin bu konudaki kaderi doğmadan belirleniyor. Anne obezse, kiloluyken hamile kaldıysa ya da gebelik döneminde aşırı kilo aldıysa çocuğun da obezite olma riski daha yüksek. Ortam değişikliği yeme alışkanlarını değiştirdiği için kilo almaya da sebep olabiliyor.

“Hangi Dönemlerde Kilo Alma Riski Daha Fazladır?”

İnsanların, hayatlarının bir döneminde kilo problemi ile karşılaşmaları gitgide kaçınılmaz bir hale gelmeye başladı. Ancak bazı kişiler bu konuda diğer insanlara göre daha şanssızlar. Neden mi? Çünkü kişinin bu konudaki kaderi doğmadan belirleniyor. Anne obezse, kiloluyken hamile kaldıysa yada gebelik döneminde aşırı kilo aldıysa çocuğun da obez olma riski daha yüksek. Yapılan araştırmalar obez anne-babanın çocuğunun obez olma ihtimalinin yüzde 80, ebeveynlerden birinin obez olması durumunda ise bu ihtimalin yüzde 40 olduğunu gösteriyor. 5-7 yaş arası ve ergenlik dönemi, kilo alma probleminin en sık rastlandığı dönemlerdir. Yetişkinlerde ise, 40 yaşından sonra kilo alma riski artar çünkü hem metabolizma yavaşlar hem de genetik hastalıklar ortaya çıkmaya başlar. Menopoz öncesi ve sonrasında da kilo alma riski daha fazladır. Bunlar fizyolojik nedenlerdir. Ancak çevresel faktörler, sosyal yaşam ve psikolojik etkiler de kilo alma nedenlerin başında gelir. İş stresi, boşanma, iş değişikliği, travmalar, depresyon, ülke değişikliği, işsizlik ya darefah düzeyi artan kişilerin tek sosyalleşme aracının “yemek yemek” olması da diğer kilo alma nedenleridir.

Ortam Değişikliği Neden Kilo Alma Sebebi Olabilir?

Kişinin yaşadığı koşullar kilo almasında en önemli etkendir. Eski çağlarda yemek yemek karın doyurmaktan ibaretti. Günümüzde bu da değişti. Anne babanın çocuğuyla kurduğu iletişim biçiminin bir parçası oldu. Arkadaşlık, komşuluk, hatta iş ilişkileri bile yemek etrafında şekillenmeye başladı. Paylaşmanın, sevgi bağı kurmanın ve sosyalleşmenin bir yolu oldu. Yeni bir ülkeye ya da eve, yeni bir işe, yeni bir arkadaşa ya da okula alışmak uzun bir süre gerektirir. Bu adaptasyon süresinde kişi yiyecekler ile olan bağını daha çok artırır. Aynı zamanda, yeni tatlara ve besinlere alışmaya çalışır. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde “fast food” gibi çabuk ulaşılıp hızlı yenen, fazla kalorili yiyecek ve içecekler çok fazladır. Özelikle bu ülkelerde şekerli besinler tuzlu besinlere göre daha fazla satılmaktadır. Şekerli içecekler, bisküviler, tatlılar, çikolata, kremalı ve şekerli kahveler, alkollü içecekler en fazla tüketilen besinlerdir. Ülke değiştirdiğinizde bu etkenlerin hepsi bir araya geldiğinden kilo almak kaçınılmaz oluyor.

İnsülin Hormonunun Obezite İle İlişkisi Nedir?

Ailesinde diyabet olan çocuklar veya gençler, biraz da kilolu iseler mekanizma biraz daha farklı çalışır. İnsülin hormonunun düzensiz çalışması yediği besinlerin yağa dönüşmesine neden olur. Bu da kilo almak demektir. Özelikle bazı besinler kilo alma hızını artırır:

Beyaz ekmek, pirinç, patates, bisküvi, çikolata, dondurma, beyaz undan yapılan hamur işleri, tatlılar, şeker, mısır, meşrubatlar, gazlı içecekler, cipsler… Bu besinleri arkadaşı yer ama kilo almaz mesela. Fakat insülin direnci olan kişi bunları yediği zaman hem iştahını kontrol edemez hem de tıkınırcasına yer ve normalin iki katı kilo alır. Birçok kişi bunun farkında bile değildir.